T-Flight adı verilen maglev tren, hyperloop teknolojisiyle birleşerek, saatte 965 kilometreye varan hızıyla yolcu uçaklarını bile yavaş gösterebilir.

Uçakların karbon miktarının tartışma konusu olduğu son günlerde demiryolu ulaşımı öne çıkarken, Çin de ulaşımda sınırları zorlayan iddialı bir projeyle öne çıkıyor.

 

T-Flight adı verilen manyetik levitasyonlu (maglev) tren, saatte 965 kilometreye varan hızıyla yolcu uçaklarını bile yavaş gösterebilecek bir sistem olarak geliştiriliyor. Bu hız, uzun menzilli ticari uçakların ortalama seyir hızının da üzerinde.

 

Son testler, “yüzen tren” olarak da anılan T-Flight’ın gerçeğe bir adım daha yaklaştığını ortaya koydu. Proje hayata geçerse, Pekin-Şanghay arasındaki yolculuk süresi yaklaşık 1,5 saate kadar düşebilir. 

 

Karşılaştırmak gerekirse, yaklaşık bin 100 kilometrelik bu mesafe mevcut yüksek hızlı trenlerle bugün yaklaşık 6 saat sürüyor.

 

MAGLEV TREN NEDİR, TRENLER NASIL “UÇAR”?

 

“Maglev tren”, raylara temas etmeden, manyetik kuvvetlerle havada süzülerek ilerleyen yüksek hızlı trenlere deniyor.

 

Maglev trenlerde tekerlek yok. Tren, rayların üzerine yerleştirilmiş güçlü mıknatıslar sayesinde yerden birkaç santimetre yukarı kaldırılıyor. Bu sayede rayla temas olmadığı için sürtünme neredeyse sıfır oluyor ve araç daha yüksek hızlara çıkabiliyor.

 

Havada gidiyor gibi göründüğü için bu türden sistemlere “uçan tren” de deniyor. Çin maglev trenlerde dünyada öncü konumda. Çin’in yanı sıra Japonya ve Güney Kore’de de bu tür trenler kullanımda.

 

HYPERLOOP ESİNTİLİ TASARIM

 

T-Flight, Elon Musk’ın bir türlü hayata geçmeyen Hyperloop konseptinden ilham alan bir sistem.

Güçlü elektromıknatıslar sayesinde trenin rayların üzerinde adeta havada süzülmesini sağlayan maglev teknolojisi, burada düşük vakumlu tüplerle birleştiriliyor. Bu sayede sürtünme ve hava direnci neredeyse tamamen ortadan kaldırılarak rekor hızlara ulaşılması hedefleniyor.

 

Hyperloop, yolcu veya yük kapsüllerinin, düşük vakumlu tüpler içinde neredeyse sürtünmesiz bir ortamda taşınmasını amaçlayan bir ulaşım konsepti. Arkasındaki temel fikir, hava direnci ve tekerlek sürtünmesini ortadan kaldırmak.

 

İLK TESTLER YAPILDI

 

Şubat 2024’te yapılan ilk testlerde tren, 2 kilometrelik bir parkurda 623 km/s hıza ulaşarak önemli bir eşiği geride bıraktı. Ekim ayında ise düşük vakum koşulları altında başarıyla çalıştırıldı. Bu gelişme, teknolojinin uygulanabilirliğini doğrulayan kritik bir dönüm noktası olarak görülüyor.

 

Çin devlet medyası CGTN’nin aktardığına göre testlerde, aracın azami hızı ve yerden yükselme mesafesi önceden belirlenen değerlerle uyumlu çıktı. Kullanılan vakum basıncına dair ayrıntılar açıklanmasa da, uzmanlar nispeten düşük seviyelerde bir vakumdan söz edildiğini tahmin ediyor.

 

MEGAKENTLER ARASI YENİ DÖNEM

 

T-Flight’ın temel hedefi, Çin’in megakentlerini birbirine bağlayarak bugün saatler süren yolculukları kısa birer “günlük ulaşım” süresine indirmek. Havalimanına ulaşım ve güvenlik süreçleri düşünüldüğünde, uçak seferlerinin bile bu sistemle rekabet etmekte zorlanabileceği belirtiliyor.

 

Projenin ikinci aşamasında, 60 kilometrelik bir test hattında trenin hedeflenen azami hızına, yani saatte bin kilometreye ulaşılması planlanıyor. Daha iddialı olan üçüncü aşamada ise teorik olarak saatte 4 bin kilometre gibi hızlar gündeme gelebilir. Bu aşama şimdilik spekülatif görülse de, T-Flight şimdiden Japonya’nın 2027’de hizmete girmesi planlanan ve 602 km/s hız rekoruna sahip L0 Serisi deneysel maglev trenini geride bırakmış durumda.

 

TAM OLARAK NASIL ÇALIŞIYOR?

 

T-Flight’ın sırrı, raylarla fiziksel teması tamamen ortadan kaldıran maglev teknolojisinde yatıyor. Bu sistemde tren, manyetik kuvvetlerle rayların üzerinde havada tutuluyor.

 

İki ana yöntem kullanılıyor:

 

Elektromanyetik süspansiyon (EMS): Trenin üzerindeki elektromıknatıslar, raylardaki metal yüzeylere çekilerek treni raydan hafifçe yukarı kaldırıyor.

 

Elektrodinamik süspansiyon (EDS): Süperiletken mıknatıslar, raylardaki bobinlerle etkileşime girerek itici bir kuvvet oluşturuyor ve treni birkaç santimetre yukarıda tutuyor.

 

Tren havalandıktan sonra, raylar boyunca yerleştirilen bobinlerin oluşturduğu değişken manyetik alanlar sayesinde ileri doğru itiliyor. Fiziksel temas olmadığı için sürtünme neredeyse sıfıra iniyor. Düşük vakumlu tüplerle birleştiğinde ise hava direnci de en aza indiriliyor ve tren çok yüksek hızlarda neredeyse “kayarak” ilerleyebiliyor.

 

Maglev trenleri Çin, Güney Kore ve Japonya’da yıllardır kullanılıyor. Hâlihazırda dünyadaki en hızlı ticari tren, Çin’in Şanghay maglev hattı ve azami hızı 431 km/s. Ancak T-Flight’ı farklı kılan unsur, Hyperloop benzeri vakum tüplerinin sisteme entegre edilmesi.

 

Dünyanın farklı ülkelerinde geliştirilen Hyperloop projelerinin bir kısmı iptal edilirken, bir kısmı da iflas etti. Örneğin Elon Musk’ın 2013’te ortaya attığı fikirden doğan Hyperloop One, 2014’ten bu yana yaklaşık 450 milyon dolar harcadıktan sonra 2023’te faaliyetlerini durdurdu. Buna karşın Çin, T-Flight projesini tamamlamakta kararlı görünüyor.

 

ZORLUKLAR VE ŞÜPHELER

 

Tüm heyecana rağmen, maglev ve vakum tüplü trenlerin hayata geçirilmesi ciddi zorluklar barındırıyor. Uzun, düz ve düşük vakumlu tüplerin inşası son derece pahalı ve teknik olarak karmaşık. Güvenlik de büyük bir soru işareti: Süpersonik hızlarda bir tüp basınç kaybı yaşarsa ne olur? Yolcular bu kuvvetlere dayanabilir mi? Sistem güvenli şekilde nasıl hızlanıp yavaşlayacak? Ve tüm bunlar, Çin gibi kaynakları geniş bir ülke için bile ekonomik açıdan sürdürülebilir mi?

 

Söz konusu zorluklara rağmen Çin bu yarışta yalnız değil. İsviçre, Hollanda ve ABD gibi ülkeler de Hyperloop teknolojisini araştırıyor, ancak henüz Çin’in ulaştığı noktaya yaklaşabilmiş değiller. Hindistan’ın 2026’da araştırmalara başlaması planlanırken, Japonya ise maglev sistemlerini geliştirmeyi sürdürüyor.